Home»Kültür»OSMANLI ARŞİVLERİ BULGARİSTAN’A NASIL ULAŞTI?

OSMANLI ARŞİVLERİ BULGARİSTAN’A NASIL ULAŞTI?

Yaklaşık 100 milyon belgeyi ihtiva eden İstanbul’daki Osmanlı Arşivi, altı asırlık bir geçmişiyle ve günümüzdeki 40 ülkenin sorunlarına ışık tutması hasebiyle paha biçilmez bir hazine teşkil ediyor. Zaten Osmanlı döneminde de ismi Hazine-i Evrak (belge hazinesi) olan bu arşivin, çok az bir kısmı da Bulgaristan’ın başkenti Sofya’da bulunan Kiril ve Metodiy Kütüphanesi’nde muhafaza ediliyor.

Yaklaşık 1,5 milyon belge ile Bulgaristan, dünyada İstanbul ve Mısır’dan sonra üçüncü büyüklükte Osmanlı arşivine sahiptir. 1931 yılında İstanbul’dan gelen ve ‘Tsarigradski Arhiv’ olarak adlandırılan evraklar, Türkiye’den hurda kağıdı olarak satılan ve kağıt hamuru yapılması niyetiyle vagonlara doldurulan yaklaşık 200 balyadan oluşuyor.

Okkası 3 kuruşa satılan bu değerli evrakların nasıl satışa çıkarılıp Bulgaristan’a ulaştığını dönemin gazetelerinden ve bu satışın devamını engelleyen birkaç önemli şahsın hayatından öğreniyoruz. 1993 yılında “Bulgaristan’a Satılan Evrak…” adlı kitapta dönemin Başbakanlık Arşivi Genel Müdürü İsmet Binark, kağıt hamuru olması için Bulgaristan’a satılan evrak olayını, arşivcilik tarihinde eşi benzeri olmayan bir gaflet olarak değerlendiriyor.

Tarihi hataya nasıl farkına varıldı?

1929 yılında Maliye Vekaleti’nden defterdarlığa lüzumsuz evrakın satılması için bir emir gelmişti. Bunun üzerine muhtelif dairelerden bir komisyon teşkil edilmişti. Yapılan tasnif neticesinde komisyon, Sultan Ahmet mahzeni evraklarındaki evrakın lüzumlu ve kıymetli olduğunu ve bu evrakın ziyana uğramaması için başka bir yere nakledilmemesini bir rapor halinde bundan dokuz ay evvel Maliye Vekaletine bildirmiştir. Fakat komisyon tutanağını Maliye Vekaletine göndermiş bulunuyordu. Maliye Vekaleti bu tutanak üzerine, defterdarlığa emir vererek lüzumsuz olanların satılmasını bildirmiştir. Evrak lüzumlu, lüzumsuz olarak ikiye ayrılmış ve gazetelere ilan edilerek müzayede (açık artırma) ile satılığa çıkarılmıştır.

Yalnız Maliye Vekaleti, satılan evrakın bakkalların elinde ve saire yerde kalmaması için alan adamın yurtdışına çıkarmasını şart koymuştur. Yapılan müzayedede evrak İzzet B. namına kalmıştır. Satılan evrak 30 bin küsür okkadır (yaklaşık 40 ton). Evrakın satılmasına on gün evvel başlanmıştır. Neticede anlaşılıyor ki; lüzumlu, lüzumsuz diye ayrılan evrak birbirine karışmış ve birçok tarihi eser de bu suretle satılmıştır.

Bu arada Türk devleti, kaybedilen evrakları Bulgaristan’dan resmi yolla geri talep eder. İkili ilişkilere zarar vermemesi için Bulgar hükümeti masaya oturmayı kabul eder, fakat evrakların çoğunun hurda niyetine fabrikada kullanıldığını belirtir. Türk tarafı, evrakların başkentin Knyajevo semtindeki kışlada muhafaza edildiğini öğrenmesinden sonra iki ülke arasında farklı notalar gönderilir. Bulgaristan hükümeti, birkaç lüzumsuz gördüğü 50 çuval kadar evrakı geri yollar ve kalan kısmının Kostenets farbrikasında kağıt hamuru olarak kullanıldığını öne sürer.

‘Okka ile Satılan Kıymetli Evrak Meselesi’

Bulgaristan’a evrak satışıyla ilgili gelişmeler, Osman Ergin’in “M. Cevdet’in Hayatı, Eserleri ve Kütüphanesi” adlı eserinde ayrıntılı olarak anlatılmaktadır.

Satış gerçekleşirken olayı ilk defa gören ve ortaya atan Son Posta Gazetesi yazarı İbrahim Hakkı Konyalı olmuştur. Yazar, evrakların mahzenden çıkarıldığı sırada mahzeni gezmiş ve görmüştür. 13 Mayıs 1931 tarihli gazete yazısında, tarihi evrakların İzzet Halim Bey ve M. Takforyan adlı kişilere satıldığı, 120 balya ve 500 sandık civarında olan evrakın içinde çok kıymetli ve tarihi değeri olan belgelerin yer aldığı, bu evrakın en azından tasniften sonra satılması gerektiği belirtilmiştir.

Daha sonra 4 Haziran 1931 günü çıkan Son Posta Gazetesi’nde “Okka ile Satılan Kıymetli Evrak Meselesi’’ başlığıyla bir yazı yazmıştır. Yazıda, İbrahim Hakkı gördüklerini ayrıntılarıyla şöyle anlatıyor: “Oradaki koridor harman halinde dökülmüş kağıtlarla dolu idi. Arkada yüzlerce torba kağıt yığılmıştı. O suretle ki içeri girmek mümkün değildi. Evvela Bekir Ağa (oradaki hademe) bu torbaların üzerine çıktı ve elimden tutarak beni yukarı çekti. Bu kısımda tesadüf edilmiş bir çok kıymetli vesikalar, defterler göze çarpıyordu. Burasını gözden geçirdikten sonra sıra aşağı kata geldi. Burada lalettayin (belirtilmemiş) aldığım kağıtların içinde altın yaldızlı mecmua parçaları, Silistre, Varna, Tuna vilayetlerine ait birçok tarihi mülknameler vardı. Bunlar değersiz kağıt parçaları değil, onbinlerce kuruş ve lira sarfiyle bile yerlerine konması mümkün olmayan vesikalardı.”

Konyalının haberi üzerine satış derhal durduruluyor. Vakit gazetesi 30 Mayıs 1931 yılındaki yazısında, satılan arşivlerin 200 balya olduğunu ve Bulgaristan’da normalde okkası bir levaya alınan hurda kağıdının bu evraklar için 5-6 levaya mal olduğunu yazıyor.

Konyalı, Muallim M. Cevdet’in ilk duyduğunda bu habere inanmadığını, fakat gazeteleri ve resimleri görünce yıldırımla vurulmuşa döndüğünü ve hüngür hüngür ağlamaya başladığını anlatıyor.

Ardından kalkıp Sultanahmet Meydanı’na giden M. Cevdet, manzarayı gözleriyle görür. Ve yarım saat sonra bir kucak dolusu belgeyle döner. “Bunları beşer kuruşa çocukların elinden aldım, tarihî evrak bu hale getirilir mi?” der. Ardından Başbakan İsmet İnönü’ye mektup yazıp faciayı haber verir.

Dönemin Maliye Vekili Mustafa Abdülhalik, mecliste satılan evraklar hakkında sorulan soruya binaen bir komisyon tarafından önemsiz görülenlerin ayrıldığını ve satılmaya karar verildiğini, fakat daha sonra gelen tepkiler üzerine

Bulgaristan’dan geri talep edildiğini ve ancak geriye 54 çuval alınabildiğini belirtiyor.

Sonunda Başvekil İsmet Paşa, satışın durdurulması ve arşivin korunması talimatını verir ama iş işten geçmiştir.

İşte Muallim Cevdet’in taşınırken yere düşen ve sokaktaki çocuklar tarafından toplanan belgelerden her birine 5 kuruş ödeyerek satın aldığı belgelerden bazıları:

  1. Viyana seferine dair parçalanmış yol masrafı defteri.
  2. Uygurca metinlerin çözülmesi için hayati değerde bir anahtar.
  3. Orhaniye zırhlısının mühimmat defteri.
  4. Sırbistan’da ilk fethedilen Niş Kalesi’ne ait kayıtlar.
  5. Gazi Mihal evladının Plevne’deki vakfına ait bir kayıt.
  6. 1700’lü yılların başına ait Hatice Sultan’ın mührünü taşıyan bir mutfak defteri ki, o dönemdeki yemeklerin nasıl yapıldığını vs. öğrenmek için birinci el kaynak.

Beynur Süleyman

BİZİ DESTEKLEYİN

UYARI: Yayınlanan haber, yazı ve fotoğrafların tüm hakları saklıdır. Kaynak gösterilse dahi haber, yazı ve fotoğraflar özel izin alınmadan kullanılamaz.

BİZİ FACEBOOK SAYFAMIZDAN TAKİP EDİNİZ. TIKLA VE TAKİP ET