Georgi Kulov

1934 yılında, Bulgaristan’ı ziyareti esnasında çağdaş Türkiye’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün sağ kolu olan İsmet İnönü ülkemizde bir Türk halk partisinin kurulmasından yana görüş belirtmiştir. Güney komşumuzun o dönemki büyükelçisi, Bulgaristan’da Türkçe çıkan medya temsilcilerinin önünde bu kanaati paylaşmış ve Türklerin birlik olmaları gerektiğini vurgulamıştır.

Atatürk’ün Bulgaristan’da bir Türk partisi kurulmasına yönelik emeli gerçekleşti, fakat buradaki Türklerin birlik olmalarına dönük arzusu hakikate dönüşmedi. Bu emelin amblemi, mahfuz simgesi Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH)’dir, lakin partide bölünme süreçleri zamanla önüne geçilemez bir hal aldı. Böylelikle HÖH, birçok ayrılıkçının türediği bir nevi Ana parti oldu. Ülkemizde Adalet ve Kalkınma Partisi’nin kendi temsilcisinin bulunmasını arzulayan Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, alternatif bir siyasal projenin arkasında bizzat durdu. Bulgaristan Türkleri, yalnız mekanik olarak değil, ideolojik olarak da ikiye bölündü. Bunlardan bir kısmının Erdoğan’ın vazettiği İslamcılığı kabul etmesi gerekiyordu, bir kısmı ise Cumhuriyet Halk Partisi’nin savunduğu kemalizm pozisyonlarında kaldı.
Birçokları bu durumda Bulgaristan Türklerinin etnik bütünlüğünün yıkılışını gördü. Bunlardan birisi ise “soya dönüş” sürecinde siyasal sebeplerle hapis yatan ve muhalif olan Eşref Kahraman, doğrudan doğruya DOST projesine karşı çıktı ve Türkiye’deki iktidarın öfkesini üzerine celbetti.

DOST projesi, Türkiye ile Rusya arasında Türk hava kuvvetlerinin Rus uçağını düşürmesinin ardından meydana gelen siyasal kopuşun bir neticesi idi. Ne var ki, iki ülke arasında ilişkilerin 180 derece değişmesi DOST projesini lüzümsuz kıldı. DOST’un günleri artık sayılı idi, özellikle de parlamento seçimlerinde elde ettiği zayıf neticeden sonra. Bir hiç uğruna muazzam miktarda paraların harcandığına yönelik suçlamalar yağmaya başladı. Kutsallık halesi çok çabuk soldu ve bu partinin liderleri seçmenlerinden saklanıyor, destekçileri ise geri çekildi.

Bugün sorulması gereken soru şu: Bulgaristan Türklerinin siyasal birleşmesi niçin hedefleniyor ve bu kime lazım? Bu eylem şüphesiz bir PR amacı gütmekte ve Erdoğan’ın iç siyasete dönük çıkarlarına hizmet ediyor. Bir hafta evvel Bursa’daki buluşma, Balgöç’ün bir girişimi şeklinde yansıtıldı medyalara. Aslında bu organizasyon siyaset dışı bir kurum ve başkanı olan Prof. Yüksel Özkan, bizzat uzlaştırıcı bir misyonla angaje olmuyor. Bunu Turhan Gençoğlu gerçekleştiriyor, fakat bu durum daha ziyade şahsi bir teşebbüs gibi görünüyor. Medyaya konuşan Gençoğlu, DOST ve HÖH temsilcilerinin yanısıra kendisinin organize ettiği uzlaşı toplantısında Hürriyet ve Şeref Halk Partisi (HŞHP) vb. oluşumların temsilcilerinin de yer aldığını söyledi. Bu doğru değil. Zira Korman İsmailov ile Rafet Ulutürk bunun aksini iddia ettiler. Bu bir rastalntı değildi. Hem HŞHP hem Ulutürk’ün başında bulunduğu Bultürk organizasyonu, DOST’un yerini alacak yeni bir sağ projenin oluşturulmasına yönelik isteklerini gizlemiyorlar. “Adalet-Bulgaristan” Federasyonu’nun sekreteri Remzi Hamit’in de altını çizdiği gibi, siyaset sahasında boş alan kalmayacak. Buradaki soru yeni bir sağ projenin ne kadar potansiyeli olabilir.

HÖH’ün pozisyonunda bir gelişme mevcut. “Birleşme kabul etmeyiz, ama aldanmışları affedeceğiz” şeklindeki kesin tavırdan, “muhasebe ve seçim kampanyamızın çerçevesinde taraftarlasımız karar verecek” yönünde bir gelişme. HÖH, dalalete düşmüş evlatlarını geri toplayan bir Ana-parti gibi görünme fırsatını kaçırmayacak.

Bugünlerde eski tarım bakanı Mehmet Dikme, Erdoğan’ın Bulgaristan’da yeni bir siyasal birliğin şahsında Avrupa Birliği nezdine bir elçi arayışı içinde olduğunu ortaya attı. Lakin AB nezdindeki elçi Ahmet Doğan değil, Türkiye’nin Cumhurbaşkanı’nın dostu sayılan Boyko Borisov’un kendisidir. Bulgaristan’daki Türklerin siyaset sahnesinde temsiline yönelik tekrar bir birlik olacak mı ya da GERB Partisi ile partner olabilecek alternatif bir sağ proje kurulacak mı, bunu işte bu iki devlet adamı söyleyecek.
Kaynak: Kardjali.bgvesti.net